Yaşam

Edebiyat yok, hukuk yok, deniz yok…

Elif Şahin Hamidi

Italo Calvino, ‘Klasikleri Neden Okumalıyız?’ “İnsanlar klasiklerin ‘amaca hizmet ediyor’ diye okunması gerektiğini düşünmesinler” adlı kitabında. Elbette Calvino’ya katılıyorum, çünkü baldıran zehri hazırlarken flütle yeni bir ezgi öğrenmeye çalışan Sokrates gibi, yol alırken sonsuzluk ve bir gün olan ölümlü hayatımızı sonlandırmak üzücü olmaz. Bir klasiğin dizeleri… “Ölmeden önce en azından bu ezgiyi öğreneceğim” diyen Sokrates gibi, “Ölmeden en azından Dostoyevski’nin ‘Karamazov Kardeşler’ini okudum/okudum” diyebilmeli insan. Ama geç olmadan okumakta fayda var elbette. Çünkü zamansız klasik edebî eserleri, ücretli ya da değersiz aksiyon fırsatlarını ve etik sorunları görebilen bir göz kazanıyoruz; maliyet konularını görmemizi sağlıyor, insan hakları ihlalleri, etik ve etik olmayan bağ biçimleri/olasılıkları ve aslında karanlık-aydınlık yönleriyle bir bütün olarak insan… Bu nedenle, tek seferlik ve sonlu hayatımızı yaşamak için klasikleri okumalıyız diye düşünüyorum. daha anlamlı, daha insanca, daha insanca yaşamak ve insanlık yolculuğunda kısa da olsa ilerlemek.

KLASİĞİN KARŞISINDA YAKLAŞIMINIZI SAĞLAYACAK İKİ SEÇENEK

Ancak -sholi/-do’lu emir kipiyle kurulan bu cümleler insanları -özellikle de gençleri- klasikleri birden fazla okumaya teşvik etmek yerine uzaklaştırıcı bir etkiye sahip değildir. Meğer bazen klasikler üzerine yazılmış bir yazı ya da bu tür yazıların derlenip bir araya getirildiği bir kitap insanın klasiklere olan iştahını kabartabiliyormuş. Papyrus Yayıncılık’tan ‘Edebiyatta Hukuk’ ve Naviga Yayıncılık’tan ‘Edebiyatta Denizcilik, Denizcilikte Edebiyat’ adlı kitaplar, gençleri klasikleri okumaya yönlendirecek bir kapı aralayabilir ve okumuş olanlar için ikinci bir okuma daveti olabilir. klasiklerin çoğunu zaten okudu. Çünkü çağlara hitap eden bir klasik okumak her seferinde özgün bir keşiftir. Özellikle klasik edebî eserler üzerinden hukuk-kanunsuzluk/adalet-haksızlık, değerli/değersiz eylem imkânlarına bakıldığında; Öte yandan edebiyatın rüzgarıyla denizlere açılmak, insanın denizle/doğayla imtihanına tanık olmak başlı başına eşsiz bir okuma deneyimi.

Edebiyatta Hukuk, Toplu, 480 sayfa.
Papirüs Yayınları, 2023.

YASALARI EDEBİYAT YOLUYLA TAKİP ETMEK…

Hikmet Temel Akarsu, Türkiz Özbursalı, Mehmet Fırat Pürselim, Sabri Kuşkonmaz, Fuat Sevimay ve Rana Hima tarafından yayına hazırlanan ve Türkiz Özbursalı’nın harika çizimleriyle neşelendiren ‘Edebiyatta Hukuk’, okuru edebiyattan geçerek kanunun peşine düşmeye davet ediyor. Adil, dürüst ve saygılı olmanın etik bedellerini ve farklı eylem olanaklarını somut olarak ortaya koyan edebî eserler, elbette herkes için eşsiz bir hazinedir. ‘Edebiyatta Kanun’ kitabı, bu hazineyi keşfetmeniz için size rehberlik eden detaylı bir harita gibidir. Bugün hukuk sistemi içerisinde misyon sahibi avukatlar, savcılar, hakimler başta olmak üzere bu sisteme olan inancı sarsılmış herkesin böyle bir haritaya ihtiyacı var. Hikmet Temel Akarsu’nun kitabın ‘Giriş’ bölümündeki şu cümlelerine kulak verirsek sanırım bu ihtiyacı daha net görebiliriz:

Evet; Doğrusunu söylemek gerekirse ne hukukçularımız ne de sıradan insanlarımız kendi irade evrenlerinde hukuki bir algı ve mantık oluşturacak kültürel birikime sahip değiller. Hukukçularımız Euripides, Platon, Sophocles, Jean Jacques Rousseau, Voltaire, Victor Hugo, Dostoyevski, Kafka ve yasal insanlık durumuna işaret eden referanslarımız arasında bile ortalama sosyal bireyleri bir yana bırakalım. İki elin parmağını aşan binlerce dev eseri okuyan çok yoktur. Her dönemde yaşadığımız toplumsal bunalımların sebebi bu olabilir mi?!

Burada ‘Edebiyatta Hukuk’ kitabının çok geç olmadan genç hukukçuları büyük edebî ve fikrî edebiyat eserleriyle buluşturabilecek bir kaynak olduğunu söyleyebiliriz. Papirüs Yayınları tarafından yayınlanan bu kitapta Dostoyevski’nin ‘Suç ve Ceza’, ‘Karamazov Kardeşler’, Victor Hugo’nun ‘Sefiller’, Kafka’nın ‘Dava’, Herper Lee’nin ‘Bülbülü Öldürmek’, Sofokles’in ‘Antigone’ , Platon’un ‘Devlet’i, Machiavelli’nin ‘Prens’i, Yaşar Kemal’in ‘İnce Memed’i, Orhan Kemal’in ‘Murtaza’sı, Feride Çiçekoğlu’nun ‘Uçurtmayı Vurmasınlar’ı, Sevgi Soysal’ın ‘Yıldırım Yöresi Kadınlar Koğuşu’, Füruzan’ın ‘Kırkyediler’i ‘, dünya edebiyatından ve Türk edebiyatından yaklaşık doksan dört eser, elli yedi yazar ve iki çevirmen tarafından kaleme alınmıştır.

Özellikle bu günlerde “devlet” ve “demokrasi” kavramlarının tekrar tekrar ele alınması bir kural gibi görünüyor. Bu nedenle Platon’un ‘Devlet’ ve Cicero’nun ‘Devlet Üzerine’lerine bir kez daha dönüp ufka bakmakta fayda var. Örneğin Platon, on bölümden oluşan ‘Devlet’ adlı eserinin sekizinci bölümünde teokrasi, oligarşi, demokrasi ve tiranlıktan bahseder. Özge Kılıçoğlu Kiner, “Platon’un Mağarası/Devleti” başlıklı yazısında Platon’un bu dört yönetim biçimine ilişkin niyetlerini şöyle özetlemektedir:

Prestij tarafından yönetilen teokrasi, (hayatta kalma arzusu gibi) zorlayıcı arzuların peşinden koşan bireyin yönettiği oligarşi, gereksiz arzuların (lüks gibi) peşinde koşan bireyin yönettiği demokrasi ve son olarak kanuna aykırı arzuların (öldürmek gibi) yönettiği demokrasi. kendisinin yerini almaktan ve geri kalanını köleleştirmekten korktuğu kişiler). ) takipçi tarafından yönetilen tiranlık. Platon’a göre bu dört yönetim biçimi birbirinden beterdir. Adalet ve uyumun tüm topluma yayılmadığı, bireylerin ve yöneticilerin isteklerinin gerçeğe ve haklı taleplere yönelmediği bir yönetim durumu olamaz.

“Diktatörlüklere, demokrasi kılığındaki diktatörlüklere hayır dediğimizde, gerçek demokrasi mücadelesine evet diyoruz; Kimsenin ekmeğinin ve sözünün inkar edilmeyeceği, Neruda’nın bir şiiri ya da Violeta’nın bir şarkısı kadar tehlikeli ve güzel olacak bir demokrasi mücadelesine evet diyoruz” diyor Eduardo Galeano, “Bu mu böyledir? bugün demokrasiden mi bahsediyoruz?” ‘Edebiyatta Hukuk’ seçkisi okunmalıdır.

Edebiyatta Denizcilik, Denizcilikte Edebiyat,
Toplu, Naviga Yayınları, 2022.

EDEBİYAT RÜZGÂRIYLA DENİZLERDE YOL AÇMAK…

Hikmet Temel Akarsu ve Emre Karacaoğlu’nun yayına hazırladıkları ‘Edebiyatta Denizcilik, Denizde Edebiyat’ kitabı, insanın deniz ve doğa ile olan çabasını, denize ve doğaya hakim olma hırsını, ıssız adalara sürüklenişini konu alıyor. macera arayışı, deniz canavarlarıyla mücadelesi, yüzyıllar öncesine dayanan ve asla eskimeyen. klasiklere, destanlara, kutsal yazılara, seyahatnamelere, ütopyalara, biyografilere davet ediyor ve uçsuz bucaksız denizlerde maceraya davet ediyor. Bu kitapta Türkiz Özbursalı’nın çizgileriyle hayal dünyamız yeniden hareketlenmeye devam ediyor.

Çok genç yaşta ‘Captain Grant’s Children’ ile yelken açtım ve onlarla birlikte maceradan maceraya sürüklendim. Bu kitap benim okuma yazma tutkumu şekillendiren ve beni edebiyata yelken açmaya çağıran ilk rüzgar oldu. Böylece Jules Verne ile tanışma, ‘Kaptan Nemo’nun süper denizaltısı Nautilus’a atlama ve ‘Denizler Altında Yirmi Bin Fersah’ı izleme şansına sahip oldum. Yıllar sonra kızımla birlikte bu yirmi bin fersahlık yolu bir kez daha gezdik ve ardından ‘İki Yıl Okul Tatili’ne beraber çıktık. Sonra kendimi Robinson Crusoe’nun ıssız adasında buldum. Bir aracı, korsan olma hayalleriyle evden kaçan ve Mississippi’de bir sal üzerinde özgürlüğe yelken açan Huckleberry Fin ve Tom’u kovalıyordum. Bazen bir deniz kıyısında, bazen denizin ortasında bir kayıkta, bazen incilerle oynayan bir adada nefes kesici serüvenlerin kalbine düştüğüm eserler sayesinde kitapların büyülü dünyasına düşmüştüm. . Deniz ve edebiyat denilince akla gelebilecek eserler üzerine otuz iki yazarın kaleme aldığı altmış altı makale ile denizcilik edebiyatı ve denizcilik kültürüne dair kapsamlı bir seçki sunan ‘Edebiyatta Denizcilik, Denizcilikte Edebiyat’ okuma yolculuğumuzda değerli bir yeri olan eserlerde kahramanlarla yeniden yarışma ve selamlaşma şansı sunan kitap. . Örneğin Odysseus, Sailor Sinbad, Moby Dick, Martin Eden, Siddhartha, Huckleberry Finn, Tom Sawyer, Balıkçı Selim, Sinagrit Baba gibi eski dostlarla kısa bir süreliğine de olsa bir toplantıya gelmek benim için oldukça keyifliydi.

MUTLAKA MUTLAKA OKUYALIM DİYENLER LİSTESİ

Öte yandan, şimdi okumadığım için, “Bir an önce okuyayım” telaşından kendimi alamadım. Örneğin, Norveçli antropolog-kaşif Thor Heyerdahl’ın altmış beş dile çevrilmiş kitabı ‘Kon-Tiki’yi okuyamadığım için üzgünüm. Gerçek bir hikayeden uyarlanan bu anı-romanın Oscar adayı film uyarlamasını yıllar önce izlemiş ve okunacaklar listeme eklemiştim. ‘Edebiyatta Denizcilik, Denizcilikte Edebiyat’ ile birlikte bu listeye yeni kitapların eklenmesi kaçınılmazdı: Stefan Zweig’in ‘Macellan’ ve ‘Amerigo’ bu listeye eklenenlerden ikisi. Emre Karacaoğlu, ‘Macellan’ konulu yazısında şöyle diyor:

Değerli bir kaşifin denizcilik öyküsünü Zweig’in kalemi sayesinde bulmayı umduğumuz yerde, insanlığın her bir bireyine ilham verecek ruhani bir destan duruyor. Zweig’in ‘Macellan’ı sadece denizcilik edebiyatında değil, dünya edebiyatında da takdir edilmesi gereken bir şaheserdir.

Hikmet Temel Akarsu, Zewig’in Amerigo’su ile ilgili yazısını şöyle bitiriyor:

Edebîliğin insanlık hali ile birleşerek büyük bir insanlık komedisine dönüştüğü bu eserin aynı zamanda çarpıcı bir edebiyat şöleni olduğunu söylemek abartılı olmaz. Ayrıca bu kitabın denizcilik kültürüne özgün bir edebiyat bilinci katacağı da düşünülmelidir.

Hem ‘Edebiyatta Hukuk’ hem de ‘Edebiyatta Denizcilik, Denizcilikte Edebiyat’ kültür dünyamıza değerli katkılar sağlayan iki kitap. ‘Kitap yoksa Kedi de yok’ diyen Bilge Karasu’yu örnek alıyorum, ‘Edebiyat yoksa hukuk da yok, deniz de yok’ diyen.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

-
Başa dön tuşu
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort